PEK KIYMETLİ ÜLKÜDAŞIM, ARKADAŞIM

10.02.2001


Ülkü davası için bir araya geldik.
Bu davayı birlikte öğrendik.
Öğrettik birbirimize, kan kusarken de gülmeyi.
Ülküyle nikahlandık,
Namusu olduk birbirimizin.
Sen benim için varoldun
Varolduğum gibi senin için
Ama bildik ki hepimiz ülkümüz için.
Üzdüğümüzde oldu birbirimizi ama,
Ama bildik ki, nazımız geçtiğindendir.
Rehavet, sıktı bazan, hırçın olduk birbirimize ama,
Ama bildik ki sözümüz geçtiğindendir.
Samimiyettendir, ekmeğimiz, tuzumuz, hukukumuz olduğundandır.
Kabardık meydan okuduk fesada
Karşımızda yığınlar olsa da korkmadık,
Üstüne yürüdük ölümün ama,
Ama kibirlenmedik
Bildik ki yüreğimizin büyüklüğü
Bu davanın sütünü içtiğimizdendir.
Biz ne olduysak, ne kadar olduysak
Ülkümüzden olduk, birbirimizden olduk.
Gün oldu, teker teker öldük ama
Ama bildik ki birlikte ölemeyişimizin sebebi
ölüme mertçe ve yalnız gidilişindendir.
Ama bildik ki kalanlar yaşasın diyedir ölmek
Ve bildik ki, başkasına borcumuzdan değil, töredendir
Aşkla yaşamak, sevdayla ölmek.
Ve bildik ki yüreği büyükler ölürler
Sonra…
Arkadaşlar yürek büyütmeye gelirler.
Reis dedik, Reis denildik.
Sanki üstümüze dünyalar yüklendi
Ama bildik ki siz varsınız diye ezilmedik
Dün, bugün ve yarın yeni bir ufka doğru yürürken,
Ülkümüzle, Türklüğümüzle, töremizle
Şafaklara coşacağız.
Yarınlar elbette, elbette ölümler de getirecek
Ama bileceğiz ki bize misafir gelen kurşun
Alacak da kanımızı
Kanımız, kinimiz ve sevdamız kalanlarımızı TURAN’a götürecek.
Arkadaşım…
Sırtımın en kalın yeri
Ben düşerken toprağa, bayrağı teslim alacak olanım
Bedenim cansız kaldığında, sahip çıkacak olanım
Kendini unutma
El bilmez kıymetini
Sen bizimle değerlisin
Hem bilsen bizde ne kadar değerlisin
Arkadaşım…
Sırtımın en kalın yeri
Toprağımın sahibi
Silahımın varisi
Ciğerimin ağ pınarı
Vasiyetimdir;
“Onacaksan da, öleceksen de arkadaşına kem bakma.”
Sonra cenazelerimizi matem bürür,
Başımız dik, türkülerle gömemeyiz ölülerimizi
Bozkurt özgürlüğünde büyüyemez çocuklarımız
Ve Gök Tanrı sevmez bir daha bizi
Ve söylenmez bir daha ırkımın çocuklarının kulaklarına
Ve yazılmaz bir daha ülkemin aziz topraklarına
“Yerden göğe kadar varlığım, Türk varlığına armağan olsun”
Arkadaşım…
Sırtımın en kalın yeri
Kavgalarda yüreğim, bileğim
Bayramlarda muhabbetim
Selam eder, gözlerinden öperim.

Z. Can Oduncu
25.03.1999

Ali Fatih Yazıcı

* * *

14.02.2001

Azîzim Ali Fatih YAZICI Beğ,

İsterseniz göndermek lûtfunda bulunduğunuz yürek şişiren bu güzel şiire biz değil, büyük şâir Arif Nihat Hoca cevap versin.

—–

ONLAR

Orhan Şaik Gökyay’a

Nerde kaldı o çağlar ki

ANALAR KURT DOĞURURDU,

Hilkat insan çamurunu

Destanlarla yoğururdu?

 

Nerde o yiğitler ki gür

Sesleri ülkeyi bürür,

“Yürü” dese dağlar yürür,

“Dur” dese kalpler dururdu?

 

Yurda, baş dedikleri bir

Ağır adakla geldiler

Ve şu bayraksız dünyaya,

Bayrakla geldiler.

 

Kopardılar ayı gökten,

Bir ipek dala astılar…

Yurt dediler, gölgesine

Ayaklarını bastılar.

 

Yeryüzünün göbeğinde

Kuruldu Kurultayları…

Günleri sönmek bilmedi,

Yere düşmedi ayları.

 

Onlardan kaldı bu toprak…

Biz gezip tozmıyalım mı?

Yabanlar kıskanır diye

Destan da yazmıyalım mı?

 

Benim, dedemle yan yana

Yazılı kalacak adım…

Yıldızların söneceği

Güne yıldızlar sakladım.

—–

Analar yine kurt doğuracaklar… Ve ancak o yeni doğacak kurtlar yıldızların söneceği güne yıldızlar saklayacaklar.

T.T.K.

Tonyukuk