TÜRK’LERİN HARB SAN’ATINA HİZMETLERİ

EL EDİLLE-TÜR RESMİYYE FİT TEÂBÎ-YÜL HARBİYYE

(TÜRK’LERİN HARB SAN’ATINA HİZMETLERİ)

14.ASIR ORTALARINDA TÜRK TÂBİYESİ

El Edille-tür Resmiyye Fit Teâbî-yül Harbiyye Arabca el yazması bir kitap olup 770 Hicrî (1368-1369 Mîlâdî) târîhte Mısır-Türk Orduları kumandanlarından Benlioğlu Mehmed Beğ tarafından yazılmıştır. Kitap 1936 da Kurmay Yüzbaşı Feyzi Beğ vâsıtasıyla Türkçe’ye tercüme edilmiş olup, aslı Istanbul Ayasofya Kütüphânesinde 2839 Nu. da kayıtlıdır. “Türk’lerin Harb San’atına Hizmetleri” kitabı 1936 yılında Erkân-ı Harbiyye-yi Umûmîye Riyâseti, Xuncu Şûbe tarafından yayınlanmıştır.

Başlangıç

Kitap VIIIinci Hicrî asırda yazılmıştır. Beyânına göre Türk’ ler herşeyden önce askerlikte moral eğitimine önem veren bir millettir. Bu sebeple o çağlarda orduların başlarında olan kumandanlar, emirlerindeki mâiyete sık sık telkînler verir ve bu branşa ait değerli neşrîyâtla onların morallerini yükseltirlerdi.

Türk’ler herşeyden önce bir asker-bodundur. Bunu türlü vesîlelerle dâimâ görmekteyiz. “Türk bülûğa varınca fennî harb, tîr-endâzlık, kargı kullanmak ve emsâli şeyler tâlîm olunurdu. Türk’ler ok atmak yahut kargı ile oynamak için tâlîme çıktıkları zaman hiç bir asker veyâ âmir onlarla konuşmaya veyâ onlara yaklaşmaya cesâret edemezdi. Harb fenlerinde mahâret kesbedince askerlikte tedrîcen kat’-ı merâtîb eder nihâyet ümerâ-yı askeriyyeden olurdu. Bu son rütbeye vardığı zaman artık ahlâk ve terbîyede de tekemmül etmiş bulunurdu.” sözleri Makrizî’nin 2nci cilt, 213 üncü sayfasından olup Medenîyyet-i İslâmiyye târîhinde zikredilmiştir ve yukarıdaki iddia’ları tasvîb etmektedir.

Eski kıt’a kumandanları askerlerine örnek olabilmek maksadıyla ekser zamanlarını at pazarları, silâh dükkanları ve sahaf çarşılarında geçirir ve o muhitlerde dolaşırlardı.

Eski kumandanlar her cumâ günü harb elbiselerini giyerler ve öylece dolaşarak mâneviyâtlarını yüksek tutarlardı. Yine bu kumandanlar (Bilhassa süvârî ve piyâde kıt’a kumandanları) silâhların en iyi, en büyük ve en uzununu kullanırlardı. Bu hâl ise askerlere bir cesâret ve övünç kaynağı olurdu.

Harb Atlarının Cins Ve Renkleri:

Atların Arab cinsi harb için en uygun olan cinstir. Atlar bilhassa seferî zamanda yağız, doru, al ve demirkır renk olmalıdır. Zîrâ bu renkler gerek süvârîsinin ve gerekse kendisinin yaralanmasında kan rengi göstermez ve ordunun kan görerek mânevîyâtının bozulmasını ve hasmın coşmasını önler. Hazret-i Muhammed beyaz at kullandığı için beyaz at kullanmayı sünnet sananlar bu hususta aldanırlar.

Harp anında at eyerlerine gümüş ve altundan süsler takmak iyi bir şey değildir. Eyerler gayet sade ve üzengiler ne alçak ne de yüksek olmalıdır.

Silâhlar:

Yay kirişlerinin en iyilerini Hata’da yâni Doğu Türkistan’da oturan Hata’ Türkleri yaparlar. Hata’ Türkleri’nin kirişinden sonra en makbûl kiriş Arab kirişidir. Bu iki cins kirişten başka kirişler işe yaramazlar. Seferî zamanlarda muhârîbler yanlarına mümkün olduğu kadar fazla ok almalılar ve sadaklarını okla doldurmalıdırlar. Bundan başka her erin ve sü beyinin yanında bir kemân kavsî bulunmalıdır. Kavs-i kemânî kale burçlarına taş ve.demir parçaları atmaya yarar. Kılıçlar çok keskin ve kargılar gâyet sivri olmalı, haftada bir gün silâh ve techîzât bakımı yapılmalıdır.

Savaş Bir1ikleri:

En küçük savaş birliği 9 kişidir. Bu günkü manga değerindedir.

Bir muharebe kıt’ası 45 veyâ 54 kişiden mürekkeb olup bugünkü şartlarla buna Takım diyebiliriz.

111 kişilik bir kıt’a bir saf (Bölük) ve altı saflı bir kıt’a bir tâbîye birliği meydana getirir (altı bölüklü bit tabur)

Mısır, Mansûre-Türk Ordusu’nda elde dâimî sûrette 6619 adet asker bulundurulurdu.

Türk savaş kâidelerine göre muhârebeye en az 9 er sevkedilir.

Muhârebe Şekilleri:

  1. 1inci şekilde görüldüğü vechile esâs muhârebeye sokulacak birlik ortada ve takviyeleri de sağ ve sol cenâhlardadır. Takviyeler icâb-ı hâl savaşa katılır veyâ lüzûmunda kuşatma harekâtına girişirler.

 

1inci şekil

********************

  1.   Dâirevî Tâbiye: 2nci şekilde görüldüğü gibidir. Bu tâbiye ile bir bölüklü bir kuvvet beş bölüklü bir taburu mağlûb edebilir. Bu şekil Orta Asya’da Türk’ler tarafından kullanılmış ve zafer de kazanılmıştır..

 

2nci şekil

********************

  1.   Sağanak Tâbiyesi: 3üncü şekilde görüldüğü gibidir. Erat altı saf üzerine toplanarak hücûma geçer. Her saf 111 kişiden mürekkebtir. (a) ve (b) saflarında genç ve tecrübesiz erat bulundurulmaz. Bu erat (c) ve (ç) saflarındadırlar. İlk iki safta yaşlı ve tecrübeli erler bulundurulur. (d) ve (e) saflarında mızrak, kement ve kılıççılar bulunur. Safların hepsi süvârîdir.

3üncü şekil

********************

  1. Kurtuluş Tâbiyesi: 4üncü şeklin (a) ve (b) bölümlerinde görüldüğü gibidir.

 

 

 

 

4üncü şekil (a)…. 4üncü şekil (b)

********************

  1. Mansûre Tâbiyesi Tertîbleri: 5 (a) şeklinde gösterilmiştir. Bu şeklin daha büyüğü ve çift saflı olanları da vardır. Bu tâbiyede dâimâ iyi biniciler kullanılmalıdır.

5 (a)daki tâbiye 150 süvârî ile olur. Bunların hücûmları ve çekilmelerinde hizâlar ve saflar kat’îyyen bozulmamalıdır.

5inci şekil (a)

5 (b) şekli bu tarzın başka bir türlüsü olup zayıf ve kullanışsızdır. Pek kullanılmaz.

5inci şekil (b)

********************

  1.   Ortaları zayıf, her iki cenâhı kuvvetli olan tâbiyeler: 6ncı şekilde gösterilmiştir. Basit bir kuşatma ve çember harekâtından ibârettir.

6ncı şekil

********************

7- Frenk Tâbiyesi: 7 (a) şeklinde hücûmları, 7 (b) şeklinde ise çekilmeleri gösterilmiştir.

__ = Süvârî, __ = Piyâde…

7nci şekil (a)                     7nci şekil (b)

Kale Kuşatmaları:

Kaleler en az 4000 muhârip ile kuşatılır. Bu durumda 1000 er kale burçlarının yakınına kadar ilerlerler. Geri kalan 3000 er kaleden 2 mil kadar uzakta istirâhat eder. Her gün bir 1000 değiştirilerek her 1000’in üçer gün istirâhatleri sağlanır ve bu suretle kale dâimâ muhâsarada kalmış olur. İstirâhat bölgesi kaleden görülmeyecek bir yerde seçilmelidir.

Kale kuşatıldıktan ve alınamadıktan bir müddet sonra muhâribler ansızın geri çekilirler ve üç dört gün müddetle görünmezler. Bu vazîyette mütecâvizlerin tamâmen çekildiği zehâbına kapılan düşman kale müdâfaasını gevşetir. Çekilen kuvvet 4000 kişi ile bir gece sabaha karşı yaptığı ânî baskın ile kaleyi düşürebilir. Bu bir harb hîlesidir. Diğer bir hîle de şöyledir: Kalenin kuşatıldığı ve savaşın en kızgın olduğu bir anda kuşatan kuvvetler kumandanı borular ve sancak vâsıtasıyla muhâcimlerin bir kısmını kaleden görünmeyecek bir yere toplar. Bu toplanan kuvvet ânî olarak tekrar savaşa katılır. Bunu gören düşman yeni bir takviye kuvvet geldiğini zanneder. Bu ise düşman üzerinde büyük bir moral bozukluğu ve mânevîyât kırıklığı yaratır.

Esirler Hakkında Muâmele:

Esirler ya kendiliklerinden teslîm olurlar veyâ cebren esir edilirler:

1- Kendiliklerinden teslîm olanlar:

a-Afvedilirler…

b-Bir daha Türk kuvvetlerine karşı savaşmayacağına dâir söz alınarak âzâd edilirler…

2- Cebren teslîm alınanlar: Tazmînat-Fidye mukâbilinde serbest bırakılırlar. Bu fidye ya mal almak veya kendi esirleri ile düşman esirlerini mübâdele etmekten ibârettir.

Askerî Cezâlar:

Askerî cezâlar suç derecesine göre şöyle sıralanırlar:

  1. Tenbih
  2. Hapis
  3. Darb
  4. Nef’i
  5. Sakat
  6. Îdâm

Elbîseler Ve Renkleri:

Elbîseler ağır olmamalıdır. Ağır elbîse süvârînin hareketini ve piyâdenin yürüyüşünü aksatır ve bunların silâhlarını mahâret ve çabuklukla kullanmalarına ma’nî teşkil eder.

En iyi elbîse rengi meyvalı ağaçların rengidir ki bunlar da ekseri hâkî ve veyâ yeşil olurlar.

________________________

TANRI TÜRK’Ü KORUSUN!..

Kısaltarak sûret çıkartan, şekilleri çizen: TONYUKUK [Erk Yurtseven]

11 Şubat 1956